Türkiye’de patrik seçimlerinde déjà vu
Hratch Tchilingirian, Oxford (Çeviri: Serap Güneş)
Türkiye’de yeni Ermeni Patriğinin seçilmesi süreci, geleneksel devlet dayatmaları, idari zorluklar ve Ermeni toplumuna yönelik keyfi muamelelerle karşı karşıya. Durum geçtiğimiz haftalarda Patrikhanedeki üst düzey din adamlarının meseleyi bölücü bir büyük krize dönüştüren şahsi çatışmaları ve hırsları nedeniyle daha da kötüleşti.
556 yıllık Patrikhane, Ermeni Apostolik Kilisesinin dört ana biriminden biri.
Ermeni toplumunun yaşadığı sorun Temmuz 2008’de, 52 yaşındaki Patrik Mesrob Mutafyan’a tedavisi mümkün olmayan bir hastalık tanısı konduğunda başladı. Tanı konduğunda bir süredir Surp Pirgic Hastanesinde bitkisel hayatta bulunuyordu ve o zamandan bu yana da bu durumu sürüyor.
2010 yılında Başepiskopos Aram Ateşyan Türk hükümetinin izniyle Patrik Vekili atandı. Yeni patriğin seçimine kadar olan bu geçici düzenleme sonu gelmez bir statükoya dönüştü. Ufukta net bir seçim olmamasının yarattığı belirsizlik, cemaat içinde karşıtlıklara ve bölünmeye neden oldu.
Baskı ve protestolar altında, yeni seçimin organize edilmesinin önünün açılması için, Ekim 2016’da Patrikhane Ruhaniler Genel Meclisi tarafından Patrik Mesrob’un “emekli” olduğu resmen ilan edildi.
Bu seçim sürecine öncülük ediyor olması gereken Başepiskopos Aram, öncelikle hükümetin iznini arayarak, cemaati neredeyse dokuz yıldır patriksiz bırakan durumu sürüncemede bırakmaya devam etti.
Bu yıl Şubat ayında, hem din adamları hem de laikler arasında gerilimler ve iç anlaşmazlıklar kaynama noktasına geldi. Patrikhane Ruhaniler Genel Meclisinin başındaki Episkopos Sahak Maşalyan öfkeli bir mektup yazarak istifa etti. Patrikhanenin ve genel olarak cemaatin derinleşen ataletinden Başepiskopos Ateşyan’ı ve Ermeni toplumunun laik liderlerini suçladı.
Maşalyan’ın istifasının yarattığı patlamaya hazır bu durum, Patrikhanenin üç episkoposunu istişare etmek ve krize ortak bir çözüm aramak amacıyla Eçmiadzin’e davet eden Tüm Ermenilerin Katolikosunun araya girmesi ile yatıştırıldı.
Eçmiadzin’den dönmelerinden birkaç gün sonra, 15 Mart’ta, Başepiskopos Karekin Bekçiyan – Patrikhanenin en kıdemli episkoposu ve Almanya Ermenileri Ruhani Önderi – Ruhaniler Genel Meclisi’nin 3’te 2 oyunu alarak Locum Tenens (değabah, “kaymakam”) seçildi. Eçmiadzin’de varılan anlaşma uyarınca ve Ermeni Kilisesinin kaidelerine ve geleneklerine uygun olarak, Başepiskopos Ateşyan’ın Bekçiyan’ın seçilmesi ardından derhal Patrik Vekilliği makamını bırakması gerekiyordu.
Ancak Locum Tenens seçiminin tamamlanmasından sadece birkaç dakika sonra, Ateşyan, İstanbul Valiliğinden seçimin “yasal olarak mümkün” olmadığını bildiren ve Ateşyan’ın hükümet tarafından resmen Patrik Vekili olarak tanınmaya devam edeceğini belirten bir mektupla çıkageldi.
TBMM’deki iki milletvekili de dahil Ermeni toplumundan birçokları, İstanbul Valiliğinin mektubunun basbayağı seçime müdahale etmek anlamına geldiğini ve hiçbir yasal ve prosedürel zemini olmadığını düşünüyorlar. Başepiskopos Ateşyan ve onu destekleyen küçük çevresi ise, hükümetin onayı olmaksızın seçimin geçerli olmadığında ısrar ediyorlar. Bu bir açmaz yaratmış durumda ve iki tarafta da gerilim yüksek.
Türk hükümetinin İstanbul ve tüm Türkiye’nin 85. Patriğinin seçimi sürecine müdahalesi geçmişte olduğu gibi kaçınılmaz ama belirleyici değil. Son sözü, tıpkı 20 yıl önce olduğu gibi Ermeni toplumu söyleyecek.
Son dört patrik seçimi (1950, 1961, 1990 ve 1998), birbirini izleyen Türk hükümetlerince yayınlanan resmi yönegeler doğrultusunda gerçekleştirildi. 1923’ten bu yana, hükümet patrik seçimlerinin temeli olarak kilise kurallarından çok devletin takdir yetkisini kullanmakta. Dört seçim de hükümet müdahalesi, cemaate prosedürel dayatmalar ve tanıma-tanımama eziyeti ile geçti.
1998’de, Türk devleti beş ay boyunca seçim tarihini onaylamayı reddetti ve Ermeni toplumunu yeni bir kilise liderini seçme özgürlüğünden ve temel hakkından mahrum bıraktı.
Hükümetin seçime müdahalesi yalnızca prosedürleri belirlemekle kalmıyor.
20 yıl önceki son seçim sırasında, Ermeni toplumuna gayrıresmi kanallar üzerinden, Türk devletinin iki adaydan 72 yaşındaki Başepiskopos Şahan Sıvacıyan’ı, ABD’de eğitim görmüş ve o zaman 42 yaşında olan karizmatik Başepiskopos Mesrob Mutafyan’a tercih ettiği bildirilmişti.
Patrik Karekin Kazancıyan’ın (1990-1998) ölümü ardından, Türkiye’nin 38 bölgesinden 45 temsilci Mart 1998’de Ermeni Patrikhanesinde bir araya geldiler ve seçimleri organize etmekten sorumlu 21 üyeli bir Seçim Komitesi seçtiler. Komitenin ana görevlerinden biri, kilise seçimlerinin yapılabilmesi için devlet izni gerektiğinden, İstanbul Valiliği ile görüşmekti.
28 Nisan 1998’de, İstanbul Valiliği herhangi bir açıklama yapmadan seçimle ilgili sürecin durdurulması talimatını verdi. Yine de cemaat bir Locum Tenens (değabah) seçimine devam etti.
Bugün de sahnelenen, yeni aktörlerle eski bir oyun.
15 Mart’ta oynanan senaryoya benzer şekilde Ağustos 1998’de Başepiskopos Mesrob Mutafyan Locum Tenens seçildi ancak hükümet, Türk yasasının, halef seçilene dek makama geçici olarak en yaşlı ve kıdemli din adamının – o zaman Başepiskopos Sıvacıyan – gelmesini gerektirdiğini iddia ederek onu tanımayı reddetti.
Medya kuruluşları cemaate baskı yapmak için kullanıldı. Sağcı Türk basını Mutafyan’a karşı bir iftira kampanyası başlattılar ve onu Türk karşıtı faaliyetlerle suçladılar. Mutafyan Türkiye gazetesine karşı iftira nedeniyle açtığı bir davayı kazandı.
Patrikhane devletin talimatlarını protesto etti ancak bir sonuç alamadı. Tam tersine, hükümet ara lider olarak sadece Sıvacıyan’ı tanıdığını ilan eden ve bu karara ayak diremenin kanunen suç teşkil edeceği uyarısını yapan iki bildirimde daha bulundu.
Aylar süren devlet müdahalesi ve ertelemelerin ardından İstanbul Valiliği – Bakanlar Kurulunun zorunlu onayını almış olarak – Türkiye’deki 60.000 kişilik Ermeni cemaatinin 14 Ekim 1998’de seçime gitmesine izin verdi.
Ermeni Kilisesi Cemaatinin Genel Meclisi – 10 din adamı ile 15.811 kilise üyesini temsil eden 79 laik delegeden oluşan – Başepiskopos Mesrob Mutafyan’ı İstanbul ve Tüm Türkiye’nin 84. Patriği seçti. Adaylığı Türk makamlarınca desteklenen Başepiskopos Sıvacıyan ise 15 oy aldı.
Hükümetin, Ermeni Kilisesinin faaliyetlerine Türkiye’deki tüm Hıristiyan kiliselerine yaptığı gibi katı kısıtlamalar koyduğu sır değil. 1960 darbesinden sonra hükümet, Partikhane ile birlikte Ermeni toplumunun iyiliği için çalışan Türkiye’deki en üst Ermeni laik organı olan Ermeni Cemaati Merkez Konseyi’ni dağıtmıştı. Aralık 1997’de, hükümet Patrikhaneye laik danışma meclisini dağıtma talimatı verdi ve laik delegelerin 1995’te Eçmiadzin’deki yeni Katolikos seçimine katılmasını yasakladı. Kısıtlamalar listesi uzun ve kapsamlı. 1971’de devlet, Kutsal Haç Ermeni Seminerinin kapatılması talimatını verdi ve bunun sonucu olarak Patrikhane gelecekteki rahiplerini ve kilise çalışanlarını eğitme imkanından mahrum kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana 94 yıl boyunca devlet, Ermeni toplumunun kolektif hayatının canlılığı açısından çok temel olan tüm önemli haklarına sürekli olarak taş koydu, sıkı kontrol uyguladı ve yakından takip etti. Kiliseler ile hayır kuruluşlarının/vakıfların seçim ve idareleri ise Türkiye’deki Ermeni toplumu için başka her alandan daha fazla, en eziyetli ve en fazla enerji tüketenleri oldular.
Türkiye’deki Ermenilerin 85. Patriğinin seçimi, kuşku yok ki devlet tarafından daha önce ortaya konmuş örnekleri bir kez daha doğrulayacak. Ancak sonunda, tıpkı önceki seçimlerde olduğu gibi, Ermeni toplumu, tarihi Konstantnupolis Patrikliği – veya Türkiye devletinin izin verdiği adla “Türkiye Ermenileri Patrikliği” – makamına kimin liderlik edeceği konusunda son sözü söyleyen olacak.
* civilnet.am sitesinden Serap Güneş çevirdi
Ortadoğu Hırisitiyanları’nın toplumsal hayatı, Ermeni diasporası, Türk-Ermeni ilişkileri, Kafkaslar’daki etnik çatışmalar, Ermeni Kilisesi ve din araştırmaları konularındaki çalışmalarıyla tanınan Oxford Üniversitesi Doğu Araştırmaları Fakültesi öğretim görevlisi Dr. Hratch Tchilingirian, Türkiye Ermenileri’nin patrik seçim sürecine ilişkin bir yazı kaleme aldı. Asbarez’in internet sitesinde yayınlanan makaleyi, Cansen Mavituna’nın çevirisiyle sunuyoruz.